T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
WEB SİTESİ GİZLİLİK VE ÇEREZ POLİTİKASI
Web sitemizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca işlemekte ve gizliliğini korumaktayız. Bu Web Sitesi Gizlilik ve Çerez Politikası ile ziyaretçilerin kişisel verilerinin işlenmesi, çerez politikası ve internet sitesi gizlilik ilkeleri belirlenmektedir.
Çerezler (cookies), küçük bilgileri saklayan küçük metin dosyalarıdır. Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından, tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanır. İnternet sitesi tarayıcınıza yüklendiğinde çerezler cihazınızda saklanır. Çerezler, internet sitesinin düzgün çalışmasını, daha güvenli hale getirilmesini, daha iyi kullanıcı deneyimi sunmasını sağlar. Oturum ve yerel depolama alanları da çerezlerle aynı amaç için kullanılır. İnternet sitemizde çerez bulunmamakta, oturum ve yerel depolama alanları çalışmaktadır.
Web sitemizin ziyaretçiler tarafından en verimli şekilde faydalanılması için çerezler kullanılmaktadır. Çerezler tercih edilmemesi halinde tarayıcı ayarlarından silinebilir ya da engellenebilir. Ancak bu web sitemizin performansını olumsuz etkileyebilir. Ziyaretçi tarayıcıdan çerez ayarlarını değiştirmediği sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiği varsayılır.
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz aşağıda sıralanan amaçlarla T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun’un 5. ve 6. maddelerine uygun olarak işlenmektedir:
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz, kişisel verilerinizin işlenme amaçları doğrultusunda, iş ortaklarımıza, tedarikçilerimize kanunen yetkili kamu kurumlarına ve özel kişilere Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında aktarılabilmektedir.
Çerezler, ziyaret edilen internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihaza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır. Web sitemiz ziyaret edildiğinde, kişisel verilerin saklanması için herhangi bir çerez kullanılmamaktadır.
Web sitemiz birinci ve üçüncü taraf çerezleri kullanır. Birinci taraf çerezleri çoğunlukla web sitesinin doğru şekilde çalışması için gereklidir, kişisel verilerinizi tutmazlar. Üçüncü taraf çerezleri, web sitemizin performansını, etkileşimini, güvenliğini, reklamları ve sonucunda daha iyi bir hizmet sunmak için kullanılır. Kullanıcı deneyimi ve web sitemizle gelecekteki etkileşimleri hızlandırmaya yardımcı olur. Bu kapsamda çerezler;
İşlevsel: Bunlar, web sitemizdeki bazı önemli olmayan işlevlere yardımcı olan çerezlerdir. Bu işlevler arasında videolar gibi içerik yerleştirme veya web sitesindeki içerikleri sosyal medya platformlarında paylaşma yer alır.
Oturum Çerezleri (Session Cookies) |
Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin web sitemizi ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır. |
Web sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:
Farklı tarayıcılar web siteleri tarafından kullanılan çerezleri engellemek ve silmek için farklı yöntemler sunar. Çerezleri engellemek / silmek için tarayıcı ayarları değiştirilmelidir. Tanımlama bilgilerinin nasıl yönetileceği ve silineceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.allaboutcookies.org adresi ziyaret edilebilir. Ziyaretçi, tarayıcı ayarlarını değiştirerek çerezlere ilişkin tercihlerini kişiselleştirme imkânına sahiptir.
Kanunun ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddesi kapsamındaki talepleri, Politika’da düzenlendiği şekilde, ayrıntısını Bakanlığımıza ileterek yapabilir. Talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde başvuruları ücretsiz olarak sonuçlandırılır; ancak işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenecek tarifeye göre ücret talep edilebilir.
İLÇEMİZİN CUMHURİYET DÖNEMİ
XVIII. yy'ın sonlarına doğru (1792' ye) Çorumlu Süleyman Fevzi Paşa'nın merkeze gönderdiği maruzatında zikredilen eşkıya sayısı ve olayları hayli kabarıktır. Bunlardan birkaçı; 'Öldükoğlu Hasan, Çikoğlu Hasan, Akbıyıkoğlu Mehmet, Mehmet ve İvazoğlu İsmail... gibi. Sancak beyi Yusuf Paşa, bunları tedip edemediği için Osmancık yöresinde himaye görmüşlerdir.'
XIX. yy'ın başlangıcında yapılan ilk iş, ayanların nüfuzunu kırmaktır. Sened-i İttifak bunun bir örneğidir. Kabakçı Mustafa İsyanını takiben merkezdeki II. İsyan Alemdar Mustafa Paşa'ya yönelik 'Bab-ı Ali Baskını' yeniçeri isyanıdır. Bu durumu taşra olayları takip eder. Yakın çevremizde ilk gelişmeler 'Osmancık kadısının Karaören Köyü yakınlarında beş nefer tarafından soyulması, İskilip'te Hacı Bekir'in zorbalığa başlaması ve Çorum'a sürgün edilmesi, yine İskilip çevresinde Topçuoğlu Ahmet ile Kürt Mustafa'nın yeniçerililik iddiaları, 1826'da Osmancık Voyvodası'nın oğlu İbrahim'in bir takım eşkiyayı başına toplaması köyleri yağma ve talan etmesi, Göbeloğlu Ahmed'i de yanına alarak' çevresine büyük zarar verir.
'Mütareke döneminde Çorum'un Rum çetelerinden çok geleneksel olarak Anadolu'da sık sık görülen çetelerin baskısını görmesidir. Yunan Kızılhaç gemileri ile Rum Pontus devletini kurmayı amaçlayan Rumlar silahlanarak örgütlenmişler ve birbirleri ile bağlantıyı sağlamışlardı . Çorum'da az sayıda Rum bulunmasına rağmen Hazaraki başkanlığında merkezi İstanbul'da olan Sulh ve Selamet Cemiyeti'nin bir şubesi kuruluyor ve bu cemiyet Rum Pontus Cemiyeti ile ilişki kurmaya çalışıyordu. Hatta bu cemiyet içinde üç Türk de yer alıyordu. Samsun civarında büyük bir milis grubunu kumanda eden, Pontusçu Rum 'General Anonya'nın etkileri Çorum'un kuzeyini tehdit ediyordu.'
Asıl çevremizde ise örneğin; 80 kişilik Kördede çetesi Çorum ile Dersim arasında faaliyettedir, bugünkü Ortaköy kazasının Karahacib köyünü basıp devletin aşarını sakladığı zahire ambarını yarıp köylüye dağıtmıştır.'
İlaveten Büyük Dona, Tutaş, Tutluca, Camili, Karamahmut'ta çeşitli faaliyetlerde bulunmuş. Alaca'da kapıaltı (çavuşluk) görevi yapan Çerkes İdris'i Karamahmut'ta şehit etmiştir. Asıl mesken edildiği İskilip Kozluören İbik Deresi Mevkii'nde bir baskınla Çorum Mutasarrıfı Süleyman Sami Bey kuvvetlerince sıkıştırılır. Kördede ve yirmibeş kişilik avanesi oracıkta öldürülür. Çorum'da halka teşhir edilir. Bölgede bir başka eşkıya da Musa Çavuş ve çetesidir. Bunları Dört tepe taraflarında Esat Çetesi Harami boğazında 'Yırtma' namı ile ün salmış çete ve eşkiyalar takip eder. Bu kargaşa dan yararlanıp 'Bulanık suda balık avlamak' gibi bir fırsatçılık içine giren ve Alaca'nın köylerinden olup gündüz ormanlık alanlarda ve kendilerini koruyan köylerde, saklanıp geceleri Elicek deresinde, Küre ve Hatap yöresinde yol kesip adam soyan Kara Eyup, Tilik Mehmet, Şor Gazi, Ciritçi Hasan ve Ciritçi Ziya...vb. ismini ve köyünü belirtmediğimiz birçok şahıslar vardır. Çorum Mutasarrıfı Süleyman Sami Bey'in çabalarıyla birçoğu 'tenkil' edileceklerdir.
'Süleyman Sami Bey'in mutasarrıflığının sona erdiği 5 Nisan 1919'a kadar Çorum yöresinin asayişi en düzenli kesimidir. İşgal kuvvetlerinin Samsun'da, Merzifon'da müfrezeleri olmasına rağmen Çorum'da böyle bir müdahale söz konusu değildir.'
'Bu zamanda Çorum Ankara'ya bağlı bir sancaktır. Bu sancağa Osmancık, İskilip, Sungurlu, Mecitözü ilçeleri bağlı olup Alaca bucak merkezidir. Ankara Valisi olan Muhittin Paşa, saltanat taraflısı olan Çorum Valisi Samih Fethi ile işbirliği halinde Milli Kurtuluş hareketine cephe almakta idi. (Çorum ve Kastamonu hadızatında milli davaya muhalif merkezler değildi. İstanbul hükümeti, buralara kendisine sadık kalmış vali, mutasarrıf ve bir alay kumandanı ile hakim olmaya çalışıyordu.)
Mustafa Kemal, Havza'da iken 20. Kolordu Komutanı olan ve Ankara'da bulunan Ali Fuat Cebesoy'la görüşmek üzere Havza'ya davet etti. Gelirken kimliğini saklamasını uygun gördüğünü belirtti.'
'Ali Fuat Paşa Ankara'dan hareketinin ikinci günü yol rotalarını değiştirerek Sungurlu-Çorum - Merzifon yolunu (Tosya-Osmancık-Merzifon yolunu bırakıp) uygun görerek 16-17 Haziran günü Çorum'a gelmiş ve Müezzinoğulları'nın evinde misafir olmuştur'
'Çorum'da bir gece misafir kalan General Ali Fuat Paşa, o gece memleketin ileri gelenlerinden bir kaçı ile görüşür, bilgi alır ve yurdun içinde bulunduğu tehlikelere işaret eder ve Ankara Valisi Muhittin Paşa ile Çorum Mutasarrıfı'nın tutumunu beğenmediğini bildirir.'
General Ali Fuat Cebesoy, Amasya'da M. Kemal Atatürk ile görüşüp Millî Kurtuluş Hareketi'nin en önemli belgesi olan (Amasya bildirisi) ni imzaladıktan sonra Çorum - Alaca - Yozgat yoluyla 26 Haziran 1919'da Ankara'ya dönmüştür.'
'23 Temmuz 1919 Erzurum kongresi tamamlandıktan sonra Sivas Kongresi hazırlıklarına geçilmişti. Ancak İstanbul hükümeti, etkili olduğu yerlerde Sivas Kongresi'ne delege seçilmesini engellemeye çalışmıştır. Ankara Valisi Muhittin Paşa, Ali Fuat Paşa'nin gayretlerine rağmen Sivas Kongresi'ne delege seçilmesini önlemişti. Ankara'nın sancaklarında ise Ali Fuat Paşa etkili olmuş, bu yörelerin delegeleri Sivas'a gitmişti. Çorum da bunlar arasındaydı.
Çorum Mutasarrıfı Samih Fethi'nin engelleme çabalarına rağmen Mehmet Tevfik Efendi ve Sabıkzâde Abdurrahman Dursun Bey delege olarak Sivas Kongresine katılmışlardır. Mehmet Tevfik Efendi (Ergun), medrese eğitimi görmüş bir din adamıdır. Malatya'nın Yeşilyurt (Çırmıktı) ilçesinde doğmuş, Konya ve Kayseri'de medrese eğitimi görmüş 1906'da Çorum'da Kürt Hacı Mustafa Efendiden icazet almış, 1909'da Mecdiye Mektebi (İstiklal İlköğretim) ne öğretmen olmuştur. I.Cihan Savaşı'nda, Çanakkale ve Sina cephelerine gitmiş, madalyayla ödüllendirilmiştir. 1919'da terhis olduğunda teğmen rütbesinde bulunuyordu. Sivas Kongresi'ne delege seçildiğinde, Reşadiye ilk okulu öğretmeni idi.' ek olarak şunu söyleyebiliriz: Delege görevini tamamladıktan sonra 1921 yılında Ankara tarafından Alaca'ya müftü tayin edilmiş, 1929'a kadar Alaca'da 1929'dan 10 Haziran 1961'e kadar da Çorum'da müftülük görevi ifa etmiştir. Milli Mücadelenin destekçisi bu müftüyü rahmetle anıyoruz).
Sivas Kongresi'ni takiben II.Amasya görüşmeleri, Temsil Heyeti'nin Ankara'ya gelmesi, yurt genelinde yapılan seçimler sonucu temsilcilerin bir kısmının Ankara ile görüştükten sonra Son Osmanlı Mebuslar Meclisi'ni açmak üzere İstanbul'da toplanmaları, 12-28 Ocak Osmanlı Mebusan Meclisi çalışmaları, Misak-ı Milli kararlarının yayınlanması ve 16 Mart 1920 İstanbul'un resmen işgali, 19 Mart 1920 Millet Meclisi'nin basılması. Ankara ile irtibatın kesilmesi karşı önlemleri: (Osmanlı Mebuslar Meclisi'ne üye olarak Embiyazâde İsmet Bey, seçilmiş İngiliz baskınından kurtulmuş ve deniz yoluyla bir geminin yük ambarında saklanarak Samsun'a gelmeyi başarmış. Oradan da Çorum üzerinden Ankara'ya ulaşmış yeni T.B.M.M çalışmalarına katılmıştır.)
'Talimatnâme gereğince Çorum'da da seçimler yapılmış, Büyük Millet Meclisi için beş kişi seçilmiştir. Bu beş kişi Ferit Bey (40 yaşında Kastamonu Defterdarı) Fuat Bey (37 yaş Mülkiye Müfettişi), Haşim Bey (44 yaş Davavekili), Mumcuzâde Sıddık Bey (40 yaş. Çiftçi. Mecitözü Belediye Başkanı) ve Dr. Atıf Beydir. Doktor Atıf Bey, 'Kanaati siyasiyesine uygun bulunmadığından' mebusluktan istifa etmiştir. Seçimde bu beş kişiden sonra gelen iki kişi de mebusluğu kabul etmediğinden üçüncü sıradaki Sabıkzâde Abdurrahman Dursun Bey (48 yaş idadi öğretmeni Sivas Kongresi delegesi) 23 Nisan 1920'de TBMM'i açıldığında Çorum'un 5 mebusu bulunuyordu. 21 Temmuz 1920'de Embiyazâde İsmet Bey (Eker) de katılacaktır.
(Not: Başkan Vekili sıfatıyla Embiyazâde İsmet Bey (Eker), Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı seçildiğinde T.B.M.Meclisi'ne Başkanlık ederek tarihi kanunların çıkmasını sağlamıştır.)
Tüm yaşanan olay sırasında Çorum Mutasarrıfı Semih Fethi Bey'in Ankara Valisi Muhittin Paşa ile Sivas Kongresi'ni önleme çabalarının sonuçsuz kalmasından sonra görevlerinden alınarak Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye'ye teslim edilerek cezalandırılmışlardır.
Bunlara ek olarak Çorum'da Dr. Atıf Bey ile Kadife Oğlu Abbas'ın ayaklanma hareketi milli mücadele taraftarlarınca sezinlenip çabuk kırılmıştır. Çaresiz kalan Dr. Atıf Bey ve Kadife oğlu Abbas, kiraladıkları bir faytonla Samsun'a oradan da deniz yoluyla İstanbul'a ulaşmayı başarıp padişahla Çorum temsilcisi olarak görüşmeyi başarıp dördüncü rütbeden birer mecidi nişanı ile taltif edilmişlerdir.'
'Çorum'daki hürriyet ve itilafçıların girişimleri başarısızlığa uğrarken, Zile ve Yozgat'taki girişimleri oldukça önemli karışıklıklar yaratacaktır. '
'Bu sırada Zile'deki halifeciler, Avukat Ali Bey'in elebaşılığında ayaklandılar. Bunun üzerine süvari binbaşısı Hilmi Bey komutasındaki iki dağ topu ile takviyeli Çorum Müfrezesi, 3 Haziran 1920'de Zile'ye gönderildi ve bir af çıkarıldı. Bunun üzerine ayaklanmada bir yatışma görülmeye başladıysa da Postacı Nazım ve arkadaşları 6-7 haziran gecesi Zile'yi basmışlardır.
Çorum Müfrezesi'ni kaleye çekilmeye zorladılar. 3. Kolordu Komutanı Selahattin Bey'le Yarbay Cemil Cahit (Toydemir) Bey komutasındaki 5. Tümeni Zile'ye gönderildi. Zile sırtlarına yerleşen tümen 8 Haziran'da ilerlemeye başladı. Buna karşılık kaledeki Çorum Müfrezesi teslim olunca halifeciler ilçedeki müdafaa-i hukukçuların evlerini yağmaladılar. Müftüyü, ilçeye kaymakam yaptılar. 5. Tümen Komutanı da Mecitözü, Merzifon, Amasya, Turhal Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinden yardım istedi. Tümen kumandanı, ilçe ahşap binalardan oluştuğundan top ateşinin doğuracağı zarardan kaçınmak için temkinli davranıyordu. Yıldızeli Müfrezesi'nin de katılmasıyla Zile'ye yürüdü. Deveci Dağı'ndaki çatışmada halifeci güçleri dağıtarak 12 haziranda Zile'ye girdiler.
Zile'den kaçanlar (12 Haziran 1920) Alaca'nın Kapaklı ve Sultan köylerinde bulunan Çapanoğullarına katıldılar. Köylülerin hayvanlarını aldılar, Alaca üzerine yürüdüler. Bir yönetim oluşturdular. 14 Haziran 1920'de ayaklanma Yozgat'a sıçradı.
'Yozgat'taki Hürriyet ve İtilaf Partisi başkanı olan Çapanoğlu Edip Bey ile kardeşi Celal Bey, Ankara TBMM'ne daha seçimler sırasında karşı vaziyet almışlardı. Yozgat Müdafaa-i Hukuk Heyeti, Ankara'ya gidecek temsilcileri seçmek için mutasarrıfın odasında bir toplantı düzenliyorlar, bu toplantıya gelen eşraftan ileri gelenler arasında Edip ve Celal Bey'lerde bulunuyordu. Seçim konusu üzerine konuşulurken Edip ve Celal Bey'ler söz alarak, 'Böyle şey olmaz, seçim emri Kanun-i Esasiye göre hukuku hazreti padişahîdir. Biz buna razı değiliz' demişlerdir. Yozgat Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi'nin sert cevabı üzerine seçim yapılmıştır. Çapanoğlu kardeşler toplantıyı bırakmışlar ve 30 imzalı bir telgrafla Ankara'ya 'Bir meclis toplanmasının padişah arzusuna ve kanunlara aykırı olduğunu bildirmişlerdir.'
'16 Mayıs 1920'de Çapanoğulları Yozgat'ta bir at yarışı düzenlediler. Bu yarışlara gelen Hacı Bekir, Zileli Musa, Osmaniye köyünden Meşeci İdris ve arkadaşları, Çapanoğlu Edip Bey'in evinde misafir edildiler. Yapılan gizli toplantıdan sonra köylere dağılarak Ankara aleyhine propogandalarına hız verdiler. Yozgat'ta bir hareketin hazırlanmakta olduğu Ankara'ca öğrenilmişti. Ayıntap bölgesindeki Kuva-i Milliye Müfrezesi kumandanı Kılıç Ali Bey Ankara'dan aldığı emir üzerine 1 Haziran'da Yozgat'a gelmiş, Akdağ Madeni, Boğazlayan'ı dolaşıp 10 kişilik bir milli kuvveti müfrezesine katmıştı ama, Yozgat'ta bir şey yapamaz durumda idi.
Genel Kurmay Başkanlığı Çapanoğullarının Ankara'ya gönderilmelerine karar vermişti. Kılıç Ali Bey, Çapanoğulları'nın evlerinin çevresine askerler yerleştirmişti. 7 Haziran 1920'de Çapanoğulları'nın tutuklanmaları kararı verildiğinde, Çapanoğulları'nın eski bir dostu olan Ankara Vali Vekilinin haber vermesi üzerine Çapanoğulları kaçtılar.' 'Bunun üzerine isyan genişlemeye başladı. Boğazköy, Hamit (Keskin) ve Yenihan da ayaklanmalara katıldılar. 9 Haziran 1920'de Yozgat'ta sıkı yönetim ilan edilerek başına da tümen komutanı yetkisiyle Kılıç Ali Bey getirildi. Niğde'deki 11. tümenin 33. alayını Kayseri'deki taburu da yardıma gönderilmiş ve tabur 11 Haziran'da Kılıç Ali Bey'e katılmıştır.
'13 Haziran'da şehri kuşatan Çapanoğulları, 14 Haziran'da şehre girmişlerdir. Kılıç Ali Bey'in kuvvetleri dağılmış kendisi Boğazlayan'a çekilmiştir. Buradan gönderdiği raporda 60 atlıdan başka güvenilir kuvvet olmadığını, iki topla takviye edilmesi gerektiğini ve ancak Çerkez Ethem kuvvetleri Yozgat'a yürüdüğünde ona katılabileceğini bildiriyordu.'
'Çapanoğlu Celal Bey Boğazlayan'da Kılıç Ali Bey'e gönderdiği mektupta amaçlarının Mustafa Kemal Paşa'yı yakalamak olduğunu, bunun için Kırşehir Mebusu Rıza Bey'le haberleşmeye çalıştıklarını, yakında Ankara'ya yürüyeceklerini bildirmesine rağmen başkaldırı Ankara yönünde değil, daha çok Çorum'a doğru gelişiyordu. 16 Haziran 1920'de Çapanoğlu Halit Bey önceleri Alaca'yı işgal etti. Ayaklananlar Akdağ Madeni'ni işgal ettiler. İşgalciler, Sivas Kongresi'ne katılan Hacı Tatlızâde Bahri Bey'in evine ve hükümet konağına çıkmışlar, Hapishaneden mahkumları çıkararak kendilerine katmışlar, Kaymakam Tahir Bey ile Askerlik Şubesi Başkanı Sivaslı Binbaşı Ahmet Beyi Sorgun'un Alişar köyünde kurşuna dizmişlerdir.
Küre istikametinden Alaca'yı savunmak için gelen kuvvetler, Çapanoğulları'nın 800 kişilik süvarisi karşısında dağılıyor. Alaca, 16 Haziran 1920'de ayaklananların eline düşüyor. Bundan sonra Çapanoğulları'nın kuvvetleri Çorum'a 15 km uzaklıktaki köylere kadar girmişler ve gözcülerini Hatap Boğazı'na kadar göndermişlerdi.
(Yozgat'ta ayaklanmanın yayılması üzerine Zile yöresindeki halifeci güçlerin faaliyetleri yine artmıştır. 15-16 Haziran gecesi Artova, Çamlıbel karakolları basılmıştı. Yıldızeli karakolu baskına uğradı.) 'Çorum, Alaca'nın asilerin eline geçmemesi ile ilgili tedbirler almaya çalışırken, Alaca Nahiye Müdürü Asaf Efendi, Çorum Mutasarrıflığına şu bilgileri verir: 'Şimdi Arapseyfi karakolunda silahsız kaçıp gelen jandarmanın ifadesine göre Halit Bey'in 20 kişilik bir kuvveti karakolu basarak 1 jandarmayı şehit, diğerlerini esir etmişlerdir. Halit Bey'in kendisi nahiyenin Sincan, Arapseyfi ve diğer köylerden cebren aldığı kuvvetlerle Gerdekkaya köyüne girerek halkı tehdit ile kendisine iltihaka davet eylemekte ve gönderdiği 4 şaki de Bolatçık köyünden cebren adam çıkarmaya çalışmaktadır. Nahiye merkezinde, bir süvari 3 piyadeden başka kuvvet yoktur. Şimdi itimada şayan kimselerle hükümette toplanıp nahiye merkezinin müdafaası çarelerini aramakta isek de asilerin köylerdeki teşebbüs ve cüretlerine karşı mukavim bir kuvvet yetiştirilmesi ehem ve elzemdir, ve halkın kuvve-i maneviyesi de bu şekilde düzenlenecektir. Halit Bey kuvvetine karşı nahiye merkezinde kuvvet tedâriki imkansızdır. Mühim bir müfrezenin şimdiden hareketine emir verilmesine arz ve istirham eylerim.'
'Alaca Nahiye Müdürü Asaf Efendi, asiler Alaca'ya girmeden halkı asilere karşı birliğe davet ediyor, durum hakkında bilgi veriyor. Çorum mutasarrıfına verdiği bilgide, nahiyenin imkanları ölçüsünde 20 ile 30 arasında silahlı gönüllü tedarikli kavviyen memuldur.' Diyor.
Ancak bu savunma gücü hiç oluşturulamıyor. Büyükcamili köyünden Garip Bey ve Kızıllı köyünden Veli Ağa ile temasa geçmesine rağmen hiçbir sonuç alamaz. '15 Haziran'da telgraf hattı açılır ve Çorum Mutasarrıfı Alaca'dan durumu öğrenmeye çalışır. Ancak Nahiye Müdürü Asaf Efendi ortalarda yoktur. Belediye Başkanı Behçet Efendi (Durukan), Yozgat'a yarım saat uzaklıkta bulunan asilerin Alaca'ya yada Sungurlu'ya gireceklerini haber alan nahiye müdürünün Alaca'dan ayrıldığını söyler. Şube reisi de verilen bilgiyi doğrular. Ve şunları ekler: 'Dünkü tabur kumandanı maiyeti ile Arapseyfi köyü civarına hareket etmişti, bugün alessabah maiyeti ile merkeze uğrayarak Yozgat'ın asiler tarafından işgal edildiğini, müdüre haber vermesi üzerine müdürde iki araba ile ailesi ile birlikte Çorum'a hareket etmiştir. Jandarma takım kumandanı Mustafa Efendi, burada kalmış ise de tabur kumandanı jandarma efradının kısmı azamını alarak Çorum istikametine gitmiştir. Burada kalan jandarmalar da silahlarıyla beraber firar etmişlerdir. Ahalinin telaşta ve yağmacılıktan korkmakta oldukları maruzdur' Bu durum üzere, Çorum'dan Alaca'yı asilerden korumakla görevlendirilen 15 kişilik müfreze, nahiye müdürü ile gerisin geriye Çorum'a dönmüştür.'
Behçet Efendi, ikinci telgraf görüşmesini yapar durumu bildirir. 15 Haziran akşamı Çorum'dan Alaca'ya sevk edilen Çorum Müfrezesi ( Tabur kumandanı 15 piyade ve 5 süvariden oluşan) yola çıkar. 16 Haziran çarşamba günü öğle sonu Alaca'ya ulaştığında, Alaca'nın asilerin elinde olduğunu öğrenir, ihtiyatla Harhar köyü istikametine çekilirler. Telgraf hattı yeniden çekilir. Gelişen olayları yakından takip eden Ankara, Alaca'nın da işgali üzerine harekete geçerek Yunalılara karşı Eskişehir'de hazırlanan Çerkez Ethem'i Ankara'ya, o sıralarda Çerkeş'te bulunan Albay Refet'e çekilen telgrafla, 'Yozgat düştükten sonra Çorum ve Çankırı'nın da düşmesi muhtemeldir. Bunlar da düşerse fesat genişlemiş olur. Çerkeş'te toplanan kuvvetlerle Çankırı'ya hareket lazımdır. Ne vakit hareket edeceğinizi bildiriniz.' talimatı verilir. Talimat üzere Çerkez Ethem 18 haziran akşamı, Çolak İbrahim kuvvetleri, 19 haziran akşamı Ankara'da toplanabileceklerdir.'
17-18 Haziran Cuma (Ramazan bayramının ilk günü) Çapanoğlu Halit Bey adamları ve taraftarlarıyla (Örükaya ve Fakılar köylerinden kendilerine katılanlarla) Alaca'ya girer. Yeni Camiye (Şıhlar Camii) yeşil bayrak çekilir. Taraftarlar tekbir ve tevhidlerle Halit Bey'e refakat edilir. Nahiye ye gelen Çapanoğlu Halit Bey padişah adına idareye el koyar. Karslı Hafız'ı Nahiye Müdür Vekilliği'ne, Uzun Osman'ı da (Kapıaltı) Jandarma Başçavuşluğuna atar. Halkla konuşur. İkna yolu ile Zile üzere sefere çıkılacağı için maddi yardıma ihtiyaçları olduğu duyurulur.
Halkın duyarsız davranması üzerine şiddet ve baskıya başvurulur. Şehrin ileri gelenlerinde Kuvva-i Milliyeci (kongreci) olarak bilinenlerden 12 kişi hükümet konağının alt katındaki odalara hapsolunur. Bunlardan bir kaçı, (Mamalı Süleyman, Sarı Hamdi, Reji (Ambar memuru) Asım Efendi, Asımoğlu Bekir Efendi, Ahmet Efendi, Kayışoğlu Rıfat, Erzurum'lu Hakkı Efendi...gibi) isimler. Bununla iktifa etmeyen asiler Akşamdan itibaren Kayışoğlu'nun mağazasını yağma ve talan ediyorlar.
Sabah olunca 19 Haziran 1920 Cumartesi günü Halit Bey kuvvetleri ile birlikte Zile'ye gitmek üzere yola çıkıyorlar. Harhar köyünde üstlenen müfrezeye, merkez komutanı Yüzbaşı Ahmet ile Dr. Tevfik Bey ve takviye ile sayıları 40 kişiyi geçer. Bu arada Çorum Mutasarrıfı liderliğinde ikinci bir kuvvet (yaklaşık 75 kişi ve 6 araba erzak) Alaca'ya hareket eder. Önce Küre'de duraklar haber alırlar, Asilerin Alaca'dan çekildiği yönünde. İbrahimköyü'nde ikinci defa soruşturmadan sonra Alaca (Demirci köprüsü yanında -şimdiki eski mezarlık- üç çingene çadırının bulunduğu) istikametine ilerlerler.
Çingeneler kendilerinin üzerine geldiklerini zannederek ellerindeki silahları, Çorum atlıları üzerine ateşlemekle çatışmayı başlatmışlar. Çorum müfrezesi pusuya düşürüldükleri kanaatiyle kısa sürede dağılır. Nahiyede silah sesleri duyulmasıyla Çapanoğulları taraftarları harekete geçer. Kekeç Mehmet (Hacı Osman oğlu) haberi Karahacib köyü yakınlarındaki Halit Bey'e iletir. Halit Bey, kuvvetleriyle geri döner. (üç koldan Hışır-Sapmaz-Kızıllı üzerinden) Alaca'ya girer. Çorum müfrezesi ile Yelderesi (bugünkü İbrahim köyü güneyi Kazan Mevkii'nde) tabur kumandanı binbaşı Nedim Reji Asım oğlu Bekir Efendi, Alaca Askerlik Şubesinden 1 jandarma şehit olurlar. 'Tahsildar Daldaloğlu ise kaçtığı Kızkaraca köyünde linç edilir. Çorum müfrezesine daha sonra katılan Yüzbaşı Ahmet Bey ile jandarma süvari Çavuşu başlarına dipçikle vurularak şehit edilmişlerdir. Esir düşen jandarmalar, propaganda maksadıyla Halit Bey tarafından serbest bırakılmışlar. Mutasarrıf emrindeki kuvvetler Alaca'daki çatışmayı duyunca dağılır. Mutasarrıf 20 Haziran pazar günü Çorum'a ulaşır tedbirlerini artırır.
'Ali Fuat Paşa tarafından ikna edilerek Ankara'ya gönderilen Ethem Bey, 19 Haziran 1920'de (70 subay, 2100 er, 13 bin hayvan, 4 topluk bir dağ bataryası, 1 sahra topu, 8 makinalı tüfek gücü ile) Genel Kurmay Başkanlığı'nca verilen emir gereği isyan bölgesine hareket etti.'19 Haziran 1920 (H 1336)
Ankara'da Kuvva-ı Tedibiye Umum Kumandanı Ethem Beyefendiye;
1- Yozgat-Zile mıntıkasında son isyan vaziyeti şöyledir: Akdağ madeni, Yozgat, Alaca mevkiileri isyancıların elindedir. Yenihan, Tokat, Mecitözü, Çorum, Sungurlu, Keskin, Mecidiye mevkileri bizim elimizdedir.
2-İsyan mıntıkasında ve doğrudan doğruya Erkan-ı Harbiye-i Umumiyenin emrinden bulunan kuvvetler şunlardır: 3, 4, 5 ve 6. Maddelerle rapor tamamlanıyor.
TBMM'si Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi İsmet'
'Çerkes Ethem'in Kuvay-ı Seyyaresi 20 Haziran'dan Ankara'da hareketle 23 haziran sabahı Yozgat'a geldiler. Sabahleyin şehrin batısından giren Çerkez Ethem kuvvetlerine karşı hilafet ordusu dayanamayarak, doğuya doğru çekilerek Akdağ Madeni yönünde şehri terkettiler. Kentteki Ermenilerde asilere katılmıştı. Çerkez Ethem kuvvetleri, hemen askeri bir mahkeme kurarak 12 kişiyi idam ettiler, bunlar arasında Şeriye Hakimi Hafız Şahap, oğlu Refet, Yörükzâde Hüsnü, Kadı Remzi, Çapanoğlu Mahmut, Vasıf Bey, Tevfikzâde Abdullah Efendi'ninde için de bulunduğu kişiler Çapanoğlu Edip ve Celal, Salih Beyler kaçmışlardı. Ethem Bey, Yozgat'ta 200 kişilik bir müfreze bırakarak 24 Haziran'da isyancıların toplanmakta oldukları Alaca üzerine yürüdü.'
'Arapseyfi Boğazındaki Kat'i muharebe :
Çapanoğlu Celal ve Edip Beylerin asli kuvvetleri Yozgat ve Alaca arasındaki tek güzergah olan ve evvelce iyice tahkim edilmiş mevzilerine yerleşmiş kuvvetlerin atılması ve geçilmesi çok güç Arapseyfi Boğazı'nda saf tutmuşlardı. Düşmanın gayesini şöyle tahmin etmişti: Bizi Boğaza doğru çekmek ve meşgul etmek, arkadan da kafi kuvvetleriyle Yozgat'ı elimizden almak... Çünkü eğer bizi Arapseyfi Boğazı'nda sıkıştırırlarsa, başkaca imdat almaktan mahrum olduğumuz için, kendileri ise muhitten daima yardım görebileceklerinden iki ateş arasında eriteceklerdi.Düşmanın planını anlamamışçasına hareket ettim ve asli kuvvetlerimle Boğaz'a doğru yanaştım. Müsademeler bütün şiddetleriyle başladı. Asilerin beklediği fırsatı kendilerine vermiş gözüktüm.
Ne yazık ki bu, iki taraf arasında da çok telefata sebep olan tarz idi. Başka çarem yoktu. Asiler bozulunca bizimkilere ateşi kesmelerini emrettim. Münadiler çıkararak teslim olanların affedileceklerini bildirdim. İsyancıların sayısı, tahmin edildiğinin çok üstünde idi. Çapanoğlu Edip ve Celal Beylerin kaçabilecekleri tek yolu kasden tıkamamıştım. Uzun yayla istikametinde olan bu yolu, açık bırakmamın sebebi, isyanın elebaşılarına buradan harp yerini terke ümit bırakmak idi. Nitekim bizler boğazın arkasına sarkarak her tarafı muhasara altında aldığımız zaman Edip ve Celal Beyler bu fırsattan istifade ederek kaçmışlardı...
Çok sıcak bir gündü muharebe akşama kadar sürmüştü. Burada 'muharebe' tabirini kullanmış olmam çok tabi görülmelidir. İki taraf da top, makinalı tüfek, bombalar kullanıyordu. Bilhassa asiler cömertçe mermi kullanıyordu. Tahmin edildiğinden çok malzemeye sahip oldukları anlaşılıyordu.
Arapseyfi Boğazı'nın yamaçları yüzlerce, evet yüzlerce ölü ile dolu idi. Yaralıların iniltileri etrafı doldurmuştu. Sıhhi kudretimiz pek mütevazi idi. Buna rağmen elimizden geleni yapıyorduk. Hücumlar çok şiddetli olmuş, kesif ateş içinde iki taraf tahmin edilebileceğinden çok zayiat vermişti.'
25 Haziran Cuma günü iki saatlik bir top ateşi sonrası Çerkez Ethem kuvvetleri Alaca'ya girmiştir. Sungurlu-Boğazkale üzerinden tekrar Arap seyfi de kardeşleriyle buluşan Halit Beyler Aziziye'ye (Pınarbaşı) çekilmişlerdir. 24 Haziran günü meydana gelen Arapseyfi çatışmasından haberdar olan Alaca'da kimse tertibat alma cüretini gösteremez. Ancak nahiye müdür vekili, Kapıaltı çavuşu ve arkadaşlarından bazıları saklanırlar. Bunlardan Örükayalı Resul Hoca ile Nahiye Müdür Vekili Karslı Hafız arasında bir pusula ile haberleşme olduğu ileri sürülmekte ise de aslı yoktur. Hadisede de istememezlik ve fesatlık esastır. Jandarma Çavuşu (Kapıaltı) Uzun Osman, Yağlı Çallı Ömer, Hacı Ali ve yanlarındaki nahiye içindeki Abbas Çavuş'un değirmeninde mevzilenirler. Ancak müsademe sonrası şehre giren kuvvetlerce ismi zikredilen üç kişi orada öldürülür, diğerleri kaçarlar.
Çerkez Ethem Bey ve kuvvetleri, 25-26 haziran günleri Alaca'da kalır. Halktan ve ileri gelenlerden alınan şikayet ve ihbarlar üzerine birçok kimse toplanır ve hapsedilir. Belediye Başkanı Behçet Efendi araya girer. Bir çok kimsenin kurtarılmasında etkili olur. Ancak Resul Hoca, Örükaya'dan Alaca'ya getirilip ayaküstü muhakeme ile idam edilir. Karslı Hafız'ın büyük oğlu İhsan, Dayısı Ahmet Bey'in gözü önünde, Hacı Mahmut'un ağabeyi Gazi Kardeşinin gözü önünde, Sarı Mehmet'i, Kazan Ahmet'lerin Hüseyin Çavuş'u sorgulama sırasında öldürürler. Yakınları şiddetin korkusundan hiçbir şey yapamaz ve söyleyemez. Yakalanamayan ve elebaşı olarak ileri sürülen şahıslardan Karslı Hafız'ın evi yakılır, birikintisine el konulur. Kızıllılı Veli Ağa ve Alaca'dan Osman Kahya, Yakup Efendi, Fakılarlı Molla Aziz'in evleri yakılmıştır. Çapanoğlu tarafları dağılmış, Halk sinmiş şiddet ve infaz şok etkisi yapmıştır. Herkes artık Milli Hükümet ve Kuvay-i Milliye yanlısıdır.
'Cemal Kutay'ın eserinde Çerkez Ethem Bey'in kendi anlatımıyla; Zile'ye kadar bütün isyan sahası, yedi günde temizlendi. Her yerde yeni yeni hadiselerle karşılaşarak ve çoğu yerde oldukça çetin mukavemetleri kırarak, isyan yuvalarını temizledik. Sekiz gün süren harekattan sonra çok sayıda malzeme elde etmiş ve bütün havalide sükûnu temin etmiş olarak Yozgat'a döndüm. Arapseyfi başarımız ehemmiyetini kavrayan, Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'dan çok hararetli bir tebrik ve teşekkür telgrafı aldı. Bu telgrafta Çorum'da bulunan Rafet Bey'e Zile'de bulunan Cemil Cahit Bey'e, asi döküntülerini toplamak için emir verildiği bildiriliyordu. Yer yer döküntüleri kalan artıkları tasfiye etmesi hususunda Cemil Bey'e lüzumlu malumatı verdim ve kendisinden avdetime kadar neticeler hakkında izahat aldım. Alaca eşrafından, alevilerin tarikat şeyhi Dede Garip Bey'in isyanla alakası olduğu hakkında ihbarlar almış fakat bu zatı mahkemeye verdirmemiştim. Mahalli akisle mülâhaza etmiştim.'
28 Haziran Pazartesi 1920 (1336) Alaca'da iken Kemal Paşa'dan kutlama telgrafı alan Çerkez Ethem müfreze (200 er kişilik ayrı iki grup halinde) oluşturmak için kumandanlarından Yüzbaşı Ethem (İzmirli) ile Çakır Efe'yi Alaca'dan bırakır. Ayrıca Büyük Camilili Dede Garip Dedekargın ve oğlu Hüseyin Gazi'den teçhizatlı 400 süvari ister. Çorum Mutasarrıfına bilgi verilir. İkinci bir haberleşmede ise Kalehisarlı Zekeriya Efendi'nin memur edildiğini aynı köyden Ahmet Ağa'nın da yardımcı olacağını bildirir, Ancak Çorum Mutasarrıfı ve Rafet Paşa, bu durumu hoş karşılamazlar. (Sebep: Kısa sürede halktan çeşitli şikayet ve yakınmalar alınmıştır)
Müfreze oluşturma çalışmalarında, baskı, şiddet, dövme, yaralama, yakma, soygun ve kurşuna dizme olayları görülmüştür. Abartılı da olsa kulaktan kulağa aktarılmaktadır. On gün kadar Yozgat'ta kalan Çerkez Ethem 9 Temmuz 1920'de Yozgat'tan hareketle Ankara'ya ulaşır. Gönüllü alayı oluşturma çabalarında zikredilen afla tutuklular serbest bırakılır. Ancak ağır hükümlülükler yüklenerek 'Eylül ayında hükümetin baskısı üzerine Celal ve Edip Beyler Ankara'ya teslim edilir. M. Kemal, bunlara ceza uygulatmayarak, kendilerini ayrı ayrı yörelerde oturmalarını zorunlu kıldı.'
'Çolak İbrahim kuvvetlerinin iki aylık uğraşmaları sonucu ayaklanan kuvvetler tamamiyle dağılmış, Alaca'nın Karatepe köyünde saklanan Çapanoğlu Halit Bey Amasya Divan-ı Harbi'nde yargılanarak idam edilmiştir.'
(NOT: Alaca müfrezesi Çerkez Ethem Bey'in kumandanları İzmirli Yüzbaşı Ethem Bey ile Çakır Efe tarafından (ellerinde Çerkez Ethem'in emri bulunan belge ile) zorlama süretiyle oluşturulmuş ve bu duruma Garip Dedekargın katkı sağlamıştır. Çorum, bu zoraki olaya karşı çıkmıştır. Vatandaş mağdurdur. Ayrıca bu olay Rafet Bey ile Ethem Bey'in aralarının açılmasındaki sebeplerden birini teşkil eder. Ali Fuat Paşa (Garp Cephesi komutanı) komutasında Gediz Muharebesi'nde Alaca müfrezesi görev yapmış. Kuvvetlerimizin geri çekilişinde 150 kadar asker cepheden kaçarak kaçak durumuna düşmüştür. Çerkez Ethem'in buradaki tutumu, ayrı bir inceleme konusudur.)
Alaca, Milli Mücadele (Kurtuluş Savaşı'na) 'ye küçümsenmeyecek boyutta iştirak etmiş. Türkiye genelinde ki şehit sayısı, yaklaşık 36 bin 500 iken Çorum ilçeleri ile birlikte 1516 şehit vermiştir. Alaca, bu toplamda 102 şehit ve 125 İstiklâl Madalyası ile kendi yerini almıştır.
Cumhuriyetin ilanı ile Alaca'da da yeni bir dönem başlamış oldu.
|